Ana içeriğe atla

Startup Dünyasına Giriş 101




STARTUP DÜNYASINA GİRİŞ 101

Startup kavramı ile ilgili söze başlamadan ve bu kavramı ele almadan önce değinilecek ilk nokta, bu kavram hakkında tek bir tanım ortaya henüz konulmadığı konulamayacağı, çünkü bu kavramın halen gelişim sürecinde ve yine tek bir cümlelik tanım içerisinde kapsanamayacak kadar karmaşık ve hala araştırılmakta olduğunu belirtmek olur. Startup kavramına ve Startup şirketlere ilişkin konulmuş açıklamalar bilhassa Türkçemizde yetersiz kalmakta ve karıştırılmakta, daha ziyade eksik ve hatalı kalmaktadır. Türkiye’de bu akıma bazı adlandırmalar karşılıklar getirilmeye çalışılsa da Startup ortaya çıkışı, işleyiş stili ve büyüme yayılma alanları ile tüm o yakıştırılan Türkçe karşılıklardan ( halk ağzında bebek girişimcilik, şirketcik, filiz şirket vb.) ayrı tutulmalı. Bu yazıda Startup dünyasından bahsederken bunun nedenleri üzerine de konuşmuş, bu başlangıcı açıklamış olacağım.

Startup kavramı ilk olarak Amerika’da Silikon Vadisi’nde ortaya çııkmış bir kavramdır. Ardından tüm dünyaya yayılan bu girişim modeli için dinamik, sürekli büyüme gerektiren, değişim dönüşüm içinde ve teknoloji ile örtük, paralel ilerlemesi gerektiğini belirterek bir kendimizce anlatım gerçekleştirebiliriz.

Her  Startup Bir Girişim Olmakla Beraber Her Girişim Bir Startup Sayılamaz !


Startup kavramının ortaya çıkış sürecinden bahsederken aslında bu doğuş sürecinin temelinde yatan mantıkta şu gözlemi yapabiliriz; Startup, girişimcilik ekosisteminde her geçen gün yeniliklerin meydana gelmesiyle ve üzerine literatürde tek bir tanım bulabildiğimiz, dünyanın uzun zamandır aşina olduğu bu kavramın, girişimciliğin, aslında devamlı gelişip yeni dallar oluşturmasında (sürekli yeni sektörler meydana gelmesi gibi) ve her yeni dalın, oluşan alanların ve birbirinden özgün girişimlerin yeni yaratımları sayesinde doğan bir kavram. Kendine özgü işleyiş ve vizyonla oluşmuş…

Kavram üzerine açıklamalarıma, tam bu nokta Startup şirket olma koşullarını ve bir girişimin Startup dünyasında sayılması için gereken özelliklerden bahsederek ekleme yapmaya devam edebilirim.

Startup bir şirket olmak için öncelikli olarak bir soruna ve bu soruna yönelik geliştirilmiş ve işlevsel olarak daha önce düşünülmemiş çözümler gereklidir. Bu nedenle bir Startup, oluşumunu gerçekleştirdiği toplumu iyi tanımalı, toplum problemlerini iyi gözlemeli ve analiz etmelidir. Toplum ihtiyaçlarını doğru saptamalı ve bununla beraber küresel çaplı düşünmelidir. Bir Startup’ın büyümesi ve işleyişi, oluşumunu gerçekleştiği ülke sınırları içerisinde sınırlı kalmamalıdır, ülke sınırlarını aşmalıdır.

Yine, bir şirketin yaşının, Startup unvanını alması için gerekli kriter olmadığı gibi şirket seneler içerisinde büyüme gösterememiş ve temel olarak yukarıda bahsettiğimiz küresel çapta bir işlevselliğe, ağa ulaşamamış ise Startup olmaya hak kazanamamış demektir. Biz de burada dinamik yapısının ön gereklilik olduğunu bir kere daha vurgulamış olduk. 0-3 yaş veya 0-5 yaş her girişimin direk Startup şirket olmadığını artık bildiğimiz gibi, bir şirketin Startup sayılabilmesi için belirgin olanın sürekli büyüme ve yenilik, ilk kez ele alınmış bir problemin yaratımı ve çözümü olduğunu bir kere hatırlamakta fayda var.

Teknolojinin her geçen anda nasıl ileriye taşındığını, gelişim ve süreklilik sağladığını ve yeryüzündeki her sektörün ne denli ona uyum içerisinde, onu kullanarak ve yine onu geliştirerek ilerlediğini, ilerlemesi gerektiğini düşünmeliyiz. Tam bu noktada bu iki kavram da, Startup ve Teknoloji, bir arada düşünüldüklerinde, gelişim ve etki süreçleri, süreklilik göstermeleri açısından benzerlikleri ele alındığında, bu da bir Startup şirketin teknoloji ile son derece örtüşük, bağlantılı ve paralel yol alması ve evrensel olması gerektiğini açıklar.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Vassaf Bey Memduh Şevket Esendal

Vassaf bey. İçim gurur dolu, kendime tebrik dolu. Romanlardan kazandığım her edinimin bende bıraktığı bir coşku var. İkinci Memduh Şevket Esendal romanıyla yine yaşıyorum. Vassaf Bey hemen her yönüyle yetkin bir roman. Araştırdığım ve izlenimim kadarıyla Esendal’ın kendisinin de bir o kadar önem verdiği bir romanı. 1930ların Ankara’sından Türkiye’ye görebileceğim en usta, en özgün, en insancıl bakış. Çiçeği burnunda başkent Ankara’nın çok keyifli bir süreç içinde sosyolojik hem de ekonomik yapısı… Hayatta tanışıklık kurduğum çok kıymetli büyüklerim vardır. Kalbi özgün güzel, karakterleri şahane, toplum içindeki yerleri saygın, işlerinde bilge ve sevecen insanlardır. Şimdi Esendal’la aramdaki ilişkiyi böyle görüyorum. Ben ulaştım. Kendimi, kendime katmak istediklerimi ararken, hep İpek olduğum yolumda istediğimce daha da İpek olmak isterken tanıştım onunla. İşte tıpkı yukarıda bir parça tanıttığım büyüklerimle olan şanslı tanışıklıklarım gibi. İşte tıpkı Yaşar Kemalle, Reşat Nuri

François Ozon : Seçtiğim 3 Filmi

Bugün bu yazıya başlarken aylar süren sabrımın, bekleyişimin, kafamda oturması gerektiğini düşündüğüm bu yazının detayları için bekleyişimin sonuca varıyor olmasına sevindiğimi hissediyorum. Bu bloğu kendim için kurarken aklımda yalnızca okuduğum kitapların bende bıraktığı, beni olduğum kişiyi yormadan, özümü zedelemeden kime evrilttiğini, hangi özverileri kazandığımı ve onlar üzerinde düşüncelerimi paylaşacağımı düşünüyordum. Bununla sınırlı kalmayacağımı umsam da Blog için kafamda farklı planlar henüz yoktu. Bugün,  '' Fazıl Say'dan Kültür Bakanlığı'na Mektup üzerine fikirlerim ''  yazımdan sonra bir farklı içerik daha oluşturuyorum blogum için. Tıpkı o yazımda olduğu gibi, belirtmek isterim ki, bu yazım da François Ozon ve filmleriyle tanıştığım an fikrime düştü, tıpkı Fazıl Say'ın mektubunu okuduktan sonra aktarmak istediklerim olduğunu düşündüğüm gibi.  Şuan da heyecanlanıyor ve mutluluk duyuyorum. Özgün bir yönetmen, eşsiz bir bakışın bize sunduğu 3 de